Virüsün bir yandan hızla yayılırken bir yandan da basamak basamak yukarılara çıkarak kendisine doğru gelmesi yüzünden paniğe kapıldı imparator.
Uzaktan zihinlere nakledilen ve her gün güncellenen programlarla yönetilenler, en büyük akıl sayılan imparatorun istediği gibi düşündüklerinin, hissettiklerinin ve yaşadıklarının çok uzun süredir farkında değildiler. Çalışırlar, hak ederler, karşılığında gözlerini kapar şehvet, keyif, eğlence alırlardı. Uzun yıllar önce yok edildiği için adı bile unutulmuş olan virüs yeniden canlanmamış olsa daha fazlasını istemek akıllarına bile gelmezdi. Bütün huzuru kaçtı imparatorun. Bir an önce yeniden karşılarına çıkan bu eski düşmanı durdurmaları gerekiyordu.
Çok eski günlerdeki o başı bozukluğu daha dünmüş gibi hatırlıyordu büyük akıl. O günlerde zordu isyanları bastırmak. İnsanlar gereğinden fazla düşünür, yönetenlerin kusurlarını bulur, aralarında konuşur, gazetelerde yayınlar, uzun uzun kitaplar yazarlar, sokaklara dökülür, gereksiz yere huzursuz olurlardı. Oysa onların akıllarının yerine ve onların yararına düşünen çok daha büyük bir akıl vardı. O aklın gördüğü her şeyi görmeleri, bildiği her şeyi bilmeleri gereksiz ve zararlıydı. İlk icat edildiklerinde odaları kaplayacak kadar büyük bilgisayarlar ortaya çıktığında, bunun iktidarları deviren bir tehlikeye dönüşeceğiniyse kendisi dahil hiç kimse fark edememişti. İşte asıl anarşi o dev bilgisayarların önce masaların üstüne, sonra çantalara, ceplere sığacak kadar küçülmesiyle ve o çok becerikli küçücük cihazların birbirlerine bağlanabilmesiyle başlamıştı. Görülmemesi gerekenlerin görülmesine, bilinmemesi gerekenlerin bilinmesine engel olamıyordu artık büyük akıl. Yasak düşüncelerin ürünü yazılar, gizli kalması gereken resimler ve video görüntüleri kaynağından çıktığı andan itibaren çok kısa bir süre içerisinde binlere, yüz binlere, milyonlara ulaşıyordu. İsyanlar çıkıyor, yıllar yılı büyük akıla hizmet etmiş yöneticiler iktidarını kaybediyordu. Bunun çok ölümcül bir virüs olduğunu çok geç anlamışlardı. Virüse adını verenler de yine o virüsü üretenler olmuştu;
“ZGRLK”
Bir an önce harekete geçmeleri gerekiyordu. Günlerce, haftalarca, aylarca hatta yıllarca toplantılar yapıp yönetilmeye muhtaç insanları eski sağlıklı ve mutlu günlerine yeniden kavuşturabilmek için çareler aradılar. Sonunda içlerinden birisinin bulduğu dâhiyane fikri uygulamaya karar verdiler.
“Aşılayalım” diyordu yardımcısı. “Bir virüsü durdurmanın en geçerli yolu o virüsü yararlı hale getirip geriye vermektir.”
Çok kolay olmuştu aşılama. İnsanları aşıya razı etmek için reklamlar, kampanyalar başlatıldı. Çok başarılı bir slogan bulundu;
“Artık hiç bir şey gizli kalmayacak, herkes her bilgiye ulaşacak”
Size daha fazlasını vereceğiz diyen büyük akıla inandı insanlar. Çantalara, ceplere sığan küçük cihazları daha da küçülterek zihinlere sığdırmayı başarmıştı bilim adamları. Büyük akıl bunu işaret ediyordu.
“… ve çocuklarınız sizden daha şanslı olacak.”
Kampanyaların büyülü diline inananlar daha fazlasına sahip olabilmek ve çocuklarını da sahip edebilmek için aşı bayilerinin önünde kuyruklar oluşturuyorlardı. Küpe takar gibi dakikalar içerisinde yapılıyordu aşılama. Belleklere küçücük programlar yerleştiriliyordu. Taşınabilir cihazlara ihtiyaç yoktu artık. İstedikleri bilgiye ulaşabilmek için gözlerini kapatıp anahtar kelimeleri düşünmeleri yeterliydi. İstedikleri ne varsa saniyeler içinde gözlerinin önündeydi.
Aşı tutmuştu. Hiç birisi büyük aklın vermek istediği kadar aldığının, göstermek istediği kadar gördüğünün, düşündürmek istediği gibi düşündüğünün farkına varamamıştı. Sevinmeleri gerektiği zaman sevindiriliyorlar, üzülmeleri gerektiği zaman üzülüyorlar, korkmaları gerektiği zaman korkutuluyorlardı. Yeni dünya düzeni onun istediği gibi kurulmuştu. Sonuçta herkes aldığı kadarına razı, aldığıyla mutluydu.
Yok ettiklerini sandıkları ZGRLK isimli virüsün yeniden nasıl hayat bulduğunu anlayamadı imparator ve adamları. Hiç beklemedikleri bir anda daha da güçlenerek birden ortaya çıkmış hızla yayılmaya başlamıştı. Bütün güvenlik duvarlarını aşıyor, itaat etmeye alışkın beyinlere hızla sızarak ana programa bağlı bütün programlara format atıyor, kendi programlarını kuruyordu. Önünü bir an öne kesmezlerse dünyanın yine o disiplinsiz, isteyenin istediğini yaptığı karmakarışık yer haline geleceğini biliyordu büyük akıl ve yardımcıları. Düğmeler parmaklarının altındaydı.
Yeşil bir düğmeye bastı imparator. Bütün ağ bağlantıları kesildi ama çok geç kalmışlardı;
Virüs kendi ağını kendisi kuruyordu.
Son çare kırmızı düğmeye bastı imparator. Enerjiler kesilecek, virüs bulaşmış zihinler karartılacaktı ama yine geç kalmıştı;
Virüs ihtiyaç duyulan enerjiyi de beraberinde getiriyordu.
İmparator, hızla sona doğru yaklaştığını anladı.