Kürk Mantolu Madonna’nın Kürkü
Sabahattin Ali bugün yazsaydı eğer meşhur romanına Kürk mantolu Madonna ismini verir miydi ve yahut Kürk Mantolu Madonna günümüz insanı olsa kürk giyer miydi? Dünya durmaksızın dönerken, döndükçe dönerken, üzerindeki anaforun içinde dönenler, dönüşürken, değişirken, savrulurken, bir araya gelip toplanırken sonra yine savrulurken Kürk Mantolu Madonna’nın Kürkü de fildişi omuzlarından sıyrılıp uçar gider miydi? Hani kırk elli yıl sonra yazılmış olsa romanı Berlin’ de sanat galerisinde tablo değil de Paris defilelerinden birisinde kedi yürüyüşü yapan uzun bacaklı mankenlerden birisi mi olurdu yoksa kürk giyenleri protesto etmek için kendini podyuma atanlardan birisi mi?
Mesela bugün, fokların kafasına sopalarla vurarak öldüren avcıların hikayesini, sanki dünyanın en mükemmel macerasını yaşıyorlarmış gibi anlatan bir film yapılsa olay olur mu? Olur. Çevreciler, hayvan severler ayağa kalkar mı? Kalkar. Oysa var böyle bir film. Çok değil yetmiş sene önce yapılmış. Dünyanın sinema olan hemen her yerinde gösterilmiş. Zengin Rus kontesiyle yakışıklı fok avcısının (Gregory Peck- The World in his arms) romantik hikayesini ayıla bayıla seyretmiş insanlar. O gün adı romantizm olan meselenin adı bugün vahşet olmuş. Gregory Rus kontesi öpmüş, foklar da zaten altı üstü fokmuş.
Dünya hızla dönerken, döndükçe üzerindeki yükü ağırlaştıkça ağırlaşırken, sesler, sözler birbirine karışırken, her bir insan bir diğerinden çok farklı düşünürken nasıl oluyorsa oluyor, insanoğlu dün utandıklarını bugün onur kaynağı yapıyor ya da dün övündüklerinden bugün köşe bucak kaçıyor. İster istemez soruyor insan. Dünde miydi olmaması gereken yoksa bugünde mi? Dünya dönüyor, tarih ileri doğru gidiyor da insan oğlu nereye gidiyor? Bence Gregory yargılanmalı, elinde ne ödül varsa geri alınmalı. Öldü mü? Fark etmez, o zaman gıyabında yargılanmalı.
Eşitlik, özgürlük, cinsel tercihlere saygı. Eyvallah… Tamam da son günlerde adı sıkça anılan malum film ve dizi film kanalında gözlerimizi ayırmadan izlediğimiz o yapımların çoğunun geçtiği ülke, bilgisayar biliminin mucidi Alan Turing’i cinsel tercihi nedeniyle yargılayan ve hormon iğneleri olmaya mahkum eden aynı ülke değil mi? Siyahi ırkı hayvanlar gibi gemilere doldurup bir kıtadan diğerine taşıyan, alan, satan da insandı bugün kahrolsun ırkçılık diyen de. İşin daha garibi arada jenerasyon farkı da olsa aynı insanlardı.
Dünya durmaksızın dönerken, üzerinde girdaplar, helezonlar çektikçe çektiklerini dibine çekerken, dünün yanlışları bugünün doğrularına, dünün doğruları bugünün yanlışları haline dönüşürken kimdi fikrini değiştiren? Tanrı mıydı, insanlar mı? Vatikan cesetleri incelemek için kesip biçen Da Vinci’yi yakalasa parça pincik etmez miydi? Ayıp olan binlerce yıldır ayıpken, günah olan binlerce yıldır günahken, yasak olan binlerce yıldır yasakken, günler aylar yıllar, su gibi akarken, sanki dün gibi beşikte hatırladığımız bebe boyumuzu aşarken değişen insan mıydı, inancı mıydı, inançsızlığı mı? Aslında ayıp diye, günah diye bir şey yok muydu? Nasıl konulurdu kurallar?
Biraz karışık oldu biliyorum. Çok da eğip bükmeye de gerek yok zaten. Hepimizin bildiği, farkında olduğu konular üzerine tarihe bir not da ben düşeyim istedim. Sonuç itibariyle dünya durmaksızın dönerken tarih boyunca birileri -ki hiç öyle gizli cemiyetler, gizemli örgütler teorilerine girmiyorum- o birileri işin kolayını bulmuş. Milyarlarca insan, milyarlarca beyin, mide, haz, istek… Bir şekilde yönetilmeleri lazım. Çalıştırılmaları, kazançlarının önemli bir kısmının alınması lazım. Uyandırılmadan, yaşadıkları hayali gerçek sanarak idare edilmeleri lazım. O birileri ki daha uyanık, daha zeki ya da daha şanslı olan o birileri, kimi zaman inançlarını, kimi zaman inançsızlıklarını, kimi zaman hırslarını, isteklerini, hayallerini kullanmışlar insanların. Yönetmişler, yönetemedikleri yerde kırmış geçirmişler.
Bir denklemin birden fazla doğru çözümü olabilirse de doğru yolların aynı doğru sonucu vermesi gerekir ve yanlış bir mantıkla doğru sonuca gidemezsin ama dün iki kere iki dört ise de bugün sonuç beş. Çünkü o birileri öyle istedi. Hesabı onlar yaptı, sonucu onlar koydu. Değişmeyen tek şey değişimse de asıl mesele şu; ey insan oğlu nereye böyle?
Şimdi bir daha soralım; Kürk Mantolu Madonna günümüz insanı olsa kürk giyer miydi?
guzel yazi olmus
Çok severek okuduğum romandan yola çıkarak çok güzel bir kurgu oluşturmuş ve geniş manzaraı bir pencere açmışsınız. Çok güzel bir yazı olmuş